Türkiye’deki depremde 50.000’den fazla insan hayatını kaybetti. Bu arada yıkılan şehirler yeniden inşa ediliyor. 14 milyon vatandaşın takdiri ne olacak? Bir yılda yapılan çalışmalar Özbekistan Devlet Haber Ajansı tarafından yorumlandı.
Türkiye’nin, özellikle de İstanbul’un, sismik olaylara karşı dayanıklılık açısından dünyanın en savunmasız şehirlerinden biri olduğu söyleniyor. Bu konuyla ilgili bilgi ararken yaklaşık 15 yıl önce 2009 yılında yazılmış bir bilimsel makale dikkatimizi çekti.
Sismologlar, «İstanbul’un İki İlçesinde Sismik Risk ve Azaltma Çalışması» başlıklı makalede “Önümüzdeki 30 yılda Türkiye’de büyük bir deprem yaşanma ihtimali %40 civarında. Ne yazık ki ülke topraklarının %96’sı deprem riski altında ve nüfusun % 98’i depreme yatkın bölgelerde yaşıyor” ifadelerini kullanmıştı.
15 yıl sonra Türkiye Sismoloji Merkezi “6 Şubat 2023 Pazartesi. Soğuk bir kış gününde birçok kardeşimizin huzurunu bozan korkunç bir olay yaşandı. Ülkede 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde kuvvetli depremler kaydedildi” dedi.
Tüm dünya, açıklanan ilk bilgilerle durumun çok ciddi olduğunu anladı. Ülkenin Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, depremin Kahramanmaraş bölgesinde yerel saatle 04.17’de 7 kilometre derinlikte meydana geldiğini bildirdi. Ardından 11 bölge olmak üzere farklı bölgelerde yarım saat boyunca deprem gözlemlendi.
Kahramanmaraş, Malatya, Şanlıurfa ve Gaziantep bölgelerinde çok fazla yıkım yaşandı. Yüksek binalar çöktü. Sert geçen kışta ne yazık ki binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan evini kaybetti. 11 şehir ve bölgeyi tamamen yaşanmaz hale getirdi. Altyapı – yollar, fabrikalar, okullar, hastaneler, marketler ve ofisler yıkıldı.
Spor müsabakalarının iptal edildiğini, öğrencilerin ders çalışmayı bıraktığını konuşmaya gerek yok. Doğal afetten 124 ilçe, 7 bine yakın köy ve mahalle yıkıldı, 14 milyon vatandaş doğrudan etkilendi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Taşkent Büyükelçisi Olgan Bekâr, dün UzA’ya verdiği röportajda o günleri derin bir üzüntüyle hatırladı.
Büyükelçi, “Hatta Türkiye’de iki kez art arda güçlü bir deprem yaşandı. Bu doğal afet 50.000’den fazla vatandaşımızın hayatını kaybetti. 110 bin kişi yaralandı. Bir günde meydana gelen bu çok yıkıcı olaya ‘Asrın Felaketi’ adını verdik” dedi.
Yapılan araştırma sonucunda doğal afetin Türkiye’ye 149 milyar dolar zarar verdiği belirlendi. Evet, bu ciddi bir rakam, GSYİH’nın %10’undan fazla.
Sayın Olgan Bekâr, yıkılan konut sayısının 580 bin, farklı yapı sayısının 170 bin olduğu ve toplamda 850 bin bağımsız yapının yıkıldığına dikkat çekilmesini istedi. Bu sayı Avrupa ülkelerindeki toplam konut ve ticari bina sayısından fazladır.
Eğer izliyorsanız Türkiye’de son yıllarda meydana gelen şiddetli depremler yıkıcı sonuçlar doğurmuş, binlerce can kaybı ve büyük ekonomik kayıplara yol açmıştır. Bunun temel nedenlerinden birinin yanlış inşaat uygulaması olduğu yorumlanıyor. Araştırmalar şehirlerdeki çoğu binanın 4-6 kat yüksekliğinde ve betonarme çerçeveli olduğunu gösterdi. Düzensiz yapı sistemi, kalitesiz yapı malzemesi kullanımı en sık karşılaşılan kusurlar olarak gösterilmektedir.
Kötü bir olayı hatırlamak iyi değildir ama Taşkent halkı depremin ne olduğunu çok iyi anlıyor. Nisan 1966’da Taşkent’te meydana gelen depremin oluşturduğu olumsuzlukları sona erdirmek, eskisinden daha güçlü, daha dayanıklı ve daha güzel evler inşa etmek için sabır ve çok çalışmak tek başına yeterli değildir. Zor bir günde bir arkadaşın olması iyidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli bölgelerinde meydana gelen şiddetli deprem nedeniyle dünya insanları milyonlarca insanın hayatını kaybetmesini izlemekle kalmadı. Dünyanın farklı ülkelerinden insani yardım ve acil kurtarma ekipleri seferber edildi. Kardeş Türk halkının başına gelen felaket, Özbekistan Hükümetini kayıtsız bırakmadı.
Cumhurbaşkanı Shavkat Mirziyoyev’in talimatıyla Acil Durumlar Bakanlığı’na bağlı insani yardım ve arama kurtarma birimleri Türkiye’ye gönderilirken, depremin merkez üssü olan Hatay ilinde 18 gün boyunca arama kurtarma çalışmaları yürütüldü. Kurtarma ekiplerimiz, gerçek hayatta ya da pratikte böyle bir olaya rastlanmamışsa da hünerlerini göstererek enkaz altında 18 kişinin hayatını kurtardı. Ne yazık ki 200’e yakın kişinin cenazesi çıkarıldı.
Cumhuriyet Kurtarma Merkezi Özel Görevler Başkanı İsmail Sharipov, “7 Şubat sabahı, FVV’nin 100 kurtarıcısı, 3 özel ekipman ve 4 ana hizmet köpeğiyle geldi. Hatay’ın Ovakent ilçesinde AFAD idari binasının bulunduğu alanda açık alanda 6 çadır kuruldu. Yurttaşlarımız insani bir etkinlikte 75’ten fazla önde gelen ülkenin temsilcileri arasında, yüksek beceriyle hızlı hareket ederek, ülkemizin bayrağı altında, büyük bir felaket karşısında cesurca durmuş ve Özbekistan’ın itibarını uluslararası düzeyde yükseltmeyi başarmıştır” ifadelerini kullandı.
Bir olay asla unutulmayacak. Özbek kurtarma ekiplerinin depremden 102 saat sonra 32 yaşındaki Türk vatandaşı Naim Bayaslı’yı enkaz altından canlı olarak kurtarması kamuoyunun dikkatini çekti. Görüşme sırasında FVV Su Kurtarma Timi grup komutanı Devlet Oçilov, Naim’in durumuyla ilgilendiğini, mümkünse telefonla görüşmek istediğini söyledi.
Yeni yıla üzüntüyle başlayan Türkiye, dünya kamuoyuna ve çeşitli uluslararası kuruluşlara birleşme çağrısında bulundu. Dünya halkları 21. yüzyılın en korkunç olayına tanık oldu sanki… Bölgelerdeki kaygı azalmadı, bir deprem daha olacağı kafa karışıklığı arttı. Sonuçta son 40 yılın en güçlü depremi New York’un kuzeybatısında kaydedildi. Irak, Suriye ve Lübnan’ın bazı bölgelerinde yer yerinden oynadı.
Antonio Guterres, «Asrın Felaketi»ni «zamanımızın en büyük doğal felaketlerinden biri» olarak nitelendirdi. BM Genel Sekreteri, uluslararası topluma Türkiye’nin milyonlarca mülteciye verdiği «destek ve cömertlikten» dolayı çağrıda bulunarak, artık Türkiye ve Suriye halkıyla dayanışma zamanının geldiğini kaydetti. Devlet başkanları Recep Tayyip Erdoğan’ı yüreklendirmişti.
Özellikle Shavkat Mirziyoyev, çok sayıda can kaybı ve büyük kayıplarla ilgili olarak Türkiye Cumhurbaşkanı’na başsağlığı dileklerini iletti. Özbekistan Cumhurbaşkanı da Taşkent’teki Türk Büyükelçiliğini ziyaret ederek kardeşlerimize bir kez daha destek verdi. Sonuçta dost kara günde belli olur atasözü boşuna söylenmemiş. Tek kelimeyle büyük doğal afetler, felaket olayları bizim için bir sınavdır. Bu tür sıkıntılar birlik ve beraberlik içerisinde aşılabilir.
Büyükelçi, «Anavatanımız sayılan Özbekistan deprem haberini aldı ve hemen harekete geçti. Cumhurbaşkanı Shavkat Mirziyoyev, 6 Şubat’ta Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüştü. Sağlık ekipleri ve arama kurtarma ekipleri Özbekistan’dan ayrıldı. Büyükelçilik Taşkent’te bir yardım kampanyası başlattı. Çeşitli bakanlıkların katılımıyla Özbekistan genelinde bağış toplama kampanyası başlatıldı” dedi.
Türk diplomat, büyük iş adamlarının da maddi yardım göndermesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek «Büyükelçilik tüm bu çabaların farkındadır. Aynı zamanda Taşkent’ten gelip evsizlere sıcak yemek dağıtanlar da vardı. O zamanlar gerçekten buna ihtiyaç vardı” ifadelerini kullandı.
Aslında Özbek ve Türk halkları iyi günde de kötü günde de her zaman bir arada olmuş, birbirlerine destek olmuşlardır. Özellikle zor bir günde dostluk, kardeşlik ve karşılıklı destek biliniyordu.
– O zamandan bu yana bir yıl geçti. Doğru, sonra hızlı önlem almaya çalıştılar, birçok vatandaşları başka yere gönderdiler. Şimdi nasıllar?
“Konteyner kentler kuruldu. Yakın zamana kadar 1,9 milyon insan konteynerlerde yaşıyordu ve hâlâ da var. Şu anda 345 ilçede kurulan 186 bin konteynerde 580 bin vatandaş yaşıyor. Konut inşaatları hızla devam ediyor. 307.000 konutun yeniden inşası hızlandırıldı. 210.000 bina ise vatandaşların talebi üzerine, tabii ki yerel yönetimlerin denetiminde, yerlerine yeniden inşa ediliyor.
Ülkede bir yılda pek çok iş yapıldı. Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti, krizden en çok etkilenen bölgelerde yeni konut ve spor kompleksleri inşa etti. Mesela sadece Hatay eyaletini ele alalım. Kayıplar ve yıkılan binalar açısından en çok zarar gören bölge oldu. Bunun üzerine Hatay’da inşa edilen konutların kura çekimi ve anahtarların sahiplerine teslim töreni başladı.
Recep Tayyip Erdoğan, dün «Asrın felaketinden Asrın birliğine» sloganıyla depremde evini kaybeden en ihtiyaç sahibi vatandaşlara evlerinin anahtarlarını teslim etti. Bölgede inşa edilen 46 bin konuttan ilk etapta 7 bin 275 daireye aileler taşınmaya başladı. Yılsonuna kadar 200 bin konut Hatay halkına teslim edilecek.
Büyükelçi, «Şu anda Özbekistan Hükümeti Hatay’da 306 adet 4 katlı konut binası inşa ediyor. İnşaat tamamlandıktan sonra vatandaşlarımız güzel evlere taşınacak. İhtiyaç sahiplerine daireler veriliyor. Törenin Özbekistanlı gazetecilerin katılımıyla yapılması planlanıyor» dedi.
Aslında deprem en tehlikeli doğa olaylarından biridir. UNESCO’ya göre depremler, ekonomik hasar ve insan kaybı açısından doğal afetler arasında ilk sırada yer alıyor.
Bilimsel bilgi ve makalelere dayanarak sismik aktivitenin gözlemlendiği yerlerde depremlerin belirli yasalara dayandığından ve kendine has periyodikliğe sahip olduğundan emin olabiliriz. Bilim insanları vahada her 100 yılda bir ölümcül depremlerin meydana geldiğini tespit etti. Taşkent depreminin dehşeti henüz pek çok kişinin aklından çıkmadı. Şükür ki, yüzyılda bir meydana geldiği kanıtlanmış en tehlikeli doğal afet geride kaldı.
Kısacası bu korkunç olay tüm milleti bir araya getirdi. Sadece Türkiye halkı değil, depremle birleşen Türkiye halkı, içinde bulunduğu zor ekonomik ve sosyal durumdan devlete, devleti de milletine yaslanarak çıkmayı öğrendi.
Bütün dünya toplumunun, halkına insani yardım sağlamayı, acil durumlarda halkın yanında olmayı, halkın gelecek yaşamını ve istikbalini yeniden tesis etmek için hızlı önlemler almayı Türkiye’den öğrendiğini söylemek abartı olmaz.
Bu sorun her ülkenin, milletin, halkın başına gelebilir. Türkiye’de yaşananlar, her zaman tek vücut, tek ruh olduğunu, omuz omuza çalışmanın en akılcı yol olduğunu bir kez daha doğruladı.
Kardeş Türkiye’nin çilesi hiçbirimizi kayıtsız bırakmadı. Özbekistan ile Türkiye arasındaki dostluk ebedidir. Ne olursa olsun, Rabbim bizi ateş belasından da, su belasından da korusun.
Özbekistan ile Türkiye arasında köklü bir geçmişe sahip olan kardeşlik dostluğu, kültür, gelenek ve göreneklerdeki yakınlığa ve ortaklığa dayanmaktadır. Dinimiz aynı, dilimiz aynı, aynı babanın çocukları gibiyiz. Görüşmek üzere, sağ olun.
Behruz Hudoyberdiyev, Yakubjon Meliboyev, Asliddin Alijanov, UzA